Diyanet’e rant için her şeyi yapmışlar: Sahte rapor, rezerv alan
Kentsel dönüşüm yasasındaki değişikliklerin ne getireceğini merak edenler, Türkiye Diyanet Vakfı imar rantı elde etsin diye 110 daire sahibi olduğu Üsküdar’daki 10 blokluk site için neler yapıldığına baksın. Öyle ki, sahte riskli yapı raporu dahi aldılar. Sonunda da imdada ‘rezerv alan’ yetişti.
Az sonra okuyacağınız kentsel dönüşüm örneğinde, “benim evime niye çöksünler?”, “yerleşim yeri rezerv alan ilan edilse ne olur?”, “iktidar alelacele yasayı niye değiştirdi?” gibi soruların hepsinin yanıtını bulacaksınız…
Olay acil dönüşüm yapılması gereken bir yerde geçmiyor. Burası, Üsküdar’ın en güzel bölgelerinden Çengelköy’de, yeşillikler içinde bir site. Önce yasaya aykırı imar planı hazırlanıyor. Mahkeme planı iptal edince gidip riskli olmayan yapılar için sahte ‘riskli’ raporu alınıyor. O da ortaya çıkınca bu sefer, üzerinde 10 blok bulunan arsa ‘rezerv yapı alanı’ ilan ediliyor. Yerleşim yerlerinin ‘rezerv alan’ ilan edilemeyeceğine dair itirazların yükseldiği sırada da jet hızıyla yasa değiştirilip, yerleşim yerleri de dahil ediliyor.
Üsküdar’da olanlar, kentin diğer merkezi yerlerinde nelerin olabileceğinin çarpıcı bir örneği işte. Peki Üsküdar’da bütün bunlar kimin için yapıldı? Türkiye Diyanet Vakfı, imar rantı elde etsin diye!
Çengelköy’de bulunan 29 Mayıs Sitesi, üç katlı binalardan oluşan, yeşillikler içinde bir yerleşim yeri. 134 dairenin bulunduğu 10 blokluk bir site burası. Dairelerin 110 adedi, Türkiye Diyanet Vakfı Eğitim Yatırımları AŞ’ye ait. Kiracılar oturuyor. Kalanı da şahısların. Vakıf, böylesine merkezi ve rant değeri yüksek bir yeri yıkıp lüks konutlar yapmak istiyor. Ama diğer mülk sahipleri buna karşı.
SAHTE ‘RİSKLİ RAPORU’ BİLE ALDILAR
Her şey 2016 yılında İBB’nin yeni bir imar planı yapmasıyla başladı. Plan, arsanın büyük çoğunluğuna sahip Diyanet Vakfı’na ciddi imar rantı getiriyordu. Ayrıca 12 bin metrekarelik arazi Boğaziçi Etkilenme Sınırları içinde kalıyordu. CHP’li İBB Meclis üyeleri planı yargıya taşıdı. Mahkeme de 2018 yılında planı iptal etti. Yani arzulanan rantın önü mahkemece tıkandı.
Diyanet Vakfı bu sefer de deprem riski bahanesine sığındı. 6306 Sayılı kentsel dönüşüm yasasına göre sitedeki binaların riskli yapı olarak tespit edilmesi için harekete geçiyor. 7 Haziran 2022 günü evinde oturanlar bir gürültüyle dışarı çıkıyorlar. Bir bakıyorlar ki, kendilerinden izin alınmadan, hiçbir bilgi verilmeden binalarında karot testi yapılıyor. Derhal ‘mülke zarar verme’ gerekçesiyle polise başvuruyorlar. Polis tutanak tutuyor. Tutanakta riskli yapı testini CENA İnşaat adına Agrega Yapı Laboratuvarları Ltd şirketinin yaptığı yazılı. Nitekim şirket görevlisi de yetki evrakını polise teslim ediyor. Bundan sonrası tam bir sahtekarlık.
Ev sahipleri ve avukatlarının incelemesi sonucunda 31 Mayıs 2022 günkü Resmi Gazete’de yayınlanan duyuru ile Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, Agrega Yapı’nın ruhsatının iptal edildiği ve faaliyetlerine son verildiği ortaya çıkıyor. Yani lisanssız ve faaliyeti bakanlıkça durdurulmuş bir şirkete, riskli yapı raporu hazırlatılmış. Skandal bununla da bitmiyor. Şirketin hazırladığı ve sitedeki yapıların riskli olduğunu gösteren rapor 5 Haziran 2022 tarihini taşıyor. Oysa polis tutanağı ve kamera kayıtları karot testinin 8 Haziran 2022 günü yapıldığını kanıtlıyor. Sahte raporu Üsküdar Belediyesi, sitenin kentsel dönüşüme girmesi gerektiğine dair resmi gerekçe olarak belediye meclisine sunuyor.
SAVCI EVRAKTA SAHTECİLİĞİ YOK SAYDI
Site sakinleri İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na resmi belgede sahtecilik ve mülke zarar verme iddiasıyla suç duyurusunda bulunuyorlar. Ne var ki, savcılık ‘kovuşturmaya yer olmadığı’na dair karar veriyor. Mağdurlar söz konusu rapor ve bakanlığın lisans iptalini gösteren evrak istenmeden böyle bir karar verilmesine itiraz etseler de faydasız. Savcılık işlemlerin 6306 Sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu çerçevesinde yapıldığını belirterek takipsizlik kararı veriyor.
Ancak belediye dahi sahtekarlığı kabul ediyor. Nitekim Üsküdar Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Ayaz, İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’ne resmi bir yazı yazarak, 29 Mayıs Sitesi’ndeki binalar için ‘riskli’ raporunun lisansı iptal edilmiş Agrega Yapı tarafından hazırlandığını belirtiyor. Ayrıca dilekçede önemli bir ayrıntı da var. Daha önce CENA İnşaat’ın ‘riskli’ raporu aldığı binanın belediye ekiplerince yapılan denetimde ‘riskli olmadığı’nın ortaya çıktığı ifade ediliyor. Sonuç ne oluyor? Hiçbir şey.
DİYANET’İN İMDADINA ‘REZERV ALAN’ YETİŞTİ
Türkiye Diyanet Vakfı’nın talebi üzerine 29 Mayıs Sitesi’nin kurulu olduğu yerleşim alanı 10 Ekim 2022 günü Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı tarafından ‘rezerv yapı alanı’ olarak ilan ediliyor. Böylece hak aramanın da itirazların da yolu kapatılıp, derhal tahliye işlemlerine başlanmasının önü açılıyor. Oysa bu karar da hukuka aykırıydı. Zira, 6306 Sayılı yasanın o günkü uygulamasında ‘rezerv yapı alanları’nın, yerleşime uygun boş bölge ve kamuya ait araziler olması gerektiği yazılıydı. Buna rağmen Diyanet Vakfı’nın talebi kabul edildi.
Rezerv alan ilanı sonrası 29 Mayıs Sitesi’nin mevcut imar planları artık hükmünü yitirdiği için 28 Mart 2023’te, sıfırdan imar planı hazırlanıp askıya çıkarılıyor. Planın açıklama raporunda burasının niye, hangi gerekçeyle rezerv alan ilan edildiğine dair de tek satır bilgi yer almıyor. Türkiye Diyanet Vakfı da imar planı çıkar çıkmaz, 21 Temmuz 2023 günü, inşaat şirketi ile sözleşme imzalandığını ve ‘rezerv alan’ uygulamasında gerekli görülen süreler içerisinde evlerin boşaltılıp yıkılmasını içeren tahliye kararını iletiyor.
Rezerv alan kararına itirazların da yükseleceği sırada iktidarın yaptığı yasal değişiklik jet hızlıyla Meclis’ten geçip, uygulamaya giriyor. En önemli değişiklik, bundan böyle yerleşim yerlerinin de ‘rezerv alan’ ilan edilebilecek olması.
İşte önceden yerleşim yerlerine el atıp imar rantı yaratamayan iktidar, 6036 Sayılı Kanun'da yaptığı yeni değişikliklerle pek çok ‘yasal zahmetten’ kurtuldu. Önceden rezerv alan ilanı için yasanın etrafından dolananların, sahte riskli yapı raporu bile hazırlayanların, tahliye için kamu gücünü hemen devreye sokamayanların eli daha rahat artık.
Kısaca yerleşim yerlerinin rezerv alan ilan edilmesinin nelere yol açacağını merak eden, Üsküdar örneğine baksın yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder